16 Eylül 2008 Salı


güneşin hapishane üzerindeki son voltalarıydı.. yıllardır hergün çıktığı şu avlu ona yanlızlığını hatırlatmak için inşa edilmişti.. güneşe bakan bir duvarın dibine çöktü.. yeleğinin cebinden çıkarttığı tespihi çekerken yerde duran yarım kalmış bir izmariti gözüne kestirdi.. çevresine baktı.. kimi kendi halinde volta atıyor kimi üçerli beşerli oturmuş bir köşede sohbete dalmışlardı.. kimsenin ona bakmadığından emin olduktan sonra usulca kalktı. beş altı adım ilerideki izmariti tedirgin bir hareketle alıp cebine soktu.. avluda bir kaç tur atıp aynı yere çöktü yine.. izmariti avucunun içinde saklayarak yakarken tekrar etrafına baktı. kimse farketmemişti.. dumanın tek zerresini ziyan etmeden derin nefeslerle izmariti bir çırpıda bitirdi.. gözleriyle başka bir izmarit arandı. yerlerde ölü böceklerden başka hiç birşey yoktu.. çevredeki tarlalardan rüzgarında etkisiyle hapishanenin avlusuna savrulan böceklerin kimi ters dönüp kanatlarını yere vura vura ölür kimininde üzerine basılırdı.. elindeki bitmiş sigara izmaritiyle hemen yanında çırpınan böceklerden birini düz çevirdi.. kalktı.. gözleri yerde ağır adımlarla voltaya koyuldu.. belki yarım bir izmarit, ya da çırpınan bir böcek bulma umuduyla..

0 yorum: