gökyüzü ne kadar da büyük...

21 Ekim 2014 Salı

buraları görmeyeli
epey değişmiş..
ben de geç kaldım, farkındayım.

sen onlardan değilsin
benimle gel
sana ateş etmesini öğretirim.

gökyüzü ne kadar büyük.
yıldızları görmeyeli
epey değişmiş.
hem buralar sana göre değil.
benimle gel.
sana silah kullanmasını öğretirim.

ufukta bir çizgi var
görüyormusun.
çoktandır yoktu..
oraya gidiyorum..
benimle gel
sana polisten kaçmasını öğretirim.

buralarda ne işin var.
hem bunlar adam değil
benimle gel
sana adam öldürmesini öğretirim.

jelatinname

16 Ağustos 2014 Cumartesi

hücrendeki küçük pencerenden, avlu duvarlarının üzerindeki tel örgüler arasından, dolunayın gözükme ihtimali o kadar düşüktür ki... bu akşam o ihtimal gerçek oldu. ve ben sabah içerim diye sakladığım son dal sigaramı dolunaya bakarak içtim..

sigara kağıdına yazılmış bi not.
nisan 2014

5 Eylül 2011 Pazartesi

...nefes alıyorum biraz, şöyle bir tutuyorum sonra… sağdan sola çevirir gibi mesela bir yeşil eriği, bi yanaktan bi yanağa… Bi top gölgesi, hani topun önü sıra nasıl yuvarlanırsa hani yerle/bir bi anlamda, tutuyorum tutmuşken, yani soluğumu, yani tutmuşken, bakıveriyorum tadına. Sonra şey gibi, bilirsiniz, hani bi can/baz, alev tükürür gibi, hani ulu orta suratımıza; bırakıveriyorum soluduğumu da; ekleniyor tekrar göğün o eksik parçasına…

Bu bi yaşamak tarifi mi bilmem, bilmem ki nefesle ben arasında bi saklambaç oyun mu bu yoksa?

…bekliyorum biraz, yani bi omurga nasıl biriktirse öyle, hani bi pıhtı kımıldayıverir ya birden, hani bi bebeğe keser hani, hani Matruşkalar gelir aklımıza, yani Matruşkalar… Matruşkalar…

‘’bir ben vardır hani bende, ben de; benden içeri’’

…nasıl beklenirse yani bir bek’lemek; nöbet gibi değil, put gibi değil, su gibi değil mesela… Öyle bir mum alevi gibi, ışığa süzüyorum beklerken, olanca gövdemi.
(Bek: Işık)

Sonra mevsimler birikiyor dışarıda, yani nasıl birikirse bir bebek, öyle. Nasıl birikirse yani, kol bacak göz kulak, öyle… Kandan bir istif… Kandan… Bi istif halinde.
Derken, tuhaftır mum ile kanın beklemek mesaisi. Birden; beklemek dönüverir kocaman bir devinime.

…bir ağacın, bir ölüyü beklemesi gibi mi yani; bir ölünün, toprağı beklemesi? Yani bir ceset, toprağı beslerken, yani toprak bir ağacı beslerken, yani bir ağaç oksijen beslerken, bir mezarın ölüm içerdiğini, kim söyleyebilir ki?

…mum gibi, kan gibi…

Bekliyorum… Öylece bekliyorum, yani ben, sadece beklemeyi yani…

saçların sırlarını gizleyemez

12 Haziran 2011 Pazar

ben bi hayli bi kırılmayım. biline! ben bi hayli bi burkulmayım. dil sürçmesiyim, damar damar üstüne binmesiyim, gizli bi fil mezarlığıyım ben.. biline!
ne daha eksik ne daha fazlasıyım. kendime yabancıyım. adası eksik bi deniz faciasıyım. biline, bi kuş tüyüyüm yerde.. simsiyahım. kim bilir?.. ben bile bilmem kim bilir; nasıl bi belayım..
ama işte masal bu ya işte; bi varmış bi yokmuş; malum. kutsal bi dünmüymüş meğer, aşkın bilmem nesine yazılmamış mı dile düşesi adım?.. bi organ nakline bırakmışım kalbimi misal; yani atmaz mı imiş, biz olmazdan evvel şu canbaz nabzım? çifte sır verilmiş gözleriniz ile gelmişsiniz, masal bu ya; nerden sevsek o kadar da helalmişsiniz.. bi varmış bi yokmuş.. sonra günler geçer üstümüzden, apaçık bi iğfal gibi. geçmiş deriz tadı damağımızda kalan aortumuza. serip bi başkasıyla seviştiririz ukdemizi. nasılsa sebebimiz siz olursunuz, nasılsa işbirlikçimiz olursunuz.. sonra, nasılsa işte; aşk uzantılarıdır yine bütün bu organlar.. sahi be! kalsanıza bu defa; severken ölsek ya..