29 Eylül 2008 Pazartesi


bu sabah biraz süsledik günü. kolanya döktük üstüne. adını bayram koyduk.. evet pembe diye bir renk var.. beyazın şarapla yıkanması.. sonra her sabah biraz daha akşamdan kalma baş ağrısı.. eski şiirlerinden birini bulup gülersin ya da gidip büyümek isteyen bayram çocuklarına dert yanarsın.. her sabah biraz daha kirlenir onlarda her çocuk gibi.. evet gri diye bir renk var.. beyazın kirlenmesi.. sonra her sabah biraz daha bulutlu açılır gözler.. gidip yağmur bulutlarına söversin ya da bir sigara dumanına saklarsın gözlerini.. her sabah biraz daha ıslak bakar ve kızarır onlarda.. evet kankırmızı diye bir renk var. beyazın kurşunlanması.. sonra her sabah biraz daha kabuk bağlar yaralar. eski bir yaranın üstüne kolanya dökersin yada eski bir köprüden atarsın kendini.. her sabah biraz daha morarır cesedin. evet mor diye bir renk var.. mavinin kanaması..

kabus olsan gelsen şimdi..

27 Eylül 2008 Cumartesi



yalnızlık her zaman koymaz.. belki de alışkanlık ya da farkında olmadığından.. fakat bazı an ve ortamlar vardır yalnızlığın artık beyninde uğuldadığı..

bir dinlenme tesisinde bulursun kendini.. uğurlayansız şehirden gelip bekleyensiz şehrine giden sayın yolcumuz.. bilmem kaç dakika yanlızlık molası verilmiştir.. der bir anons.. o tesisler nedense hep soğuk olurlar. otobüsten inip ilk nefesi çektiğinde soğukla birlikte yanlızlık dolar ciğerlere..

bir meyhanede bulursun kendini.. içkiler tükenmiş ve muhabbet masanın bi köşesinde sızmak üzeredir.. herkes usul usul alır voltasını. senin ise bir şişen daha vardır zulanda, içtiklerin kesmez.. çektiğin her yudumda gördüğün halusinasyonların gerçek olduğundan şüphe etmeye başlarsın.. işte o anda ümüğünü sıkar yalnızlık..

bir geceyarısı yarım kalmış bir kabusdan uyanmış bulursun kendini.. rüyanda saklamayı unuttuğun cesetler vardır. ne yapsan olmaz. kabusun da kaçar yalnızlığından..

lambalarının çoğunun arızalı olduğu dar sokaklarda bulursun kendini.. hafiften yağmur çişeler genelde.. nefesin bile yankılanır o sessizlikte.. kendi ayak seslerinden kaçar gibi hızlandırırsın adımlarını. yağmur değil yanlızlık ıslatır.. üşürsün..

bomba ve pim.. ne vakit ayrı düşse birbirinden.. selamları gelirdi illaki bir patlama haberinden..

24 Eylül 2008 Çarşamba

boğazlanmış bir hayattan arda kalan duvardaki paranoyak bir çatlak.. kırıldı kırılacak..

16 Eylül 2008 Salı


güneşin hapishane üzerindeki son voltalarıydı.. yıllardır hergün çıktığı şu avlu ona yanlızlığını hatırlatmak için inşa edilmişti.. güneşe bakan bir duvarın dibine çöktü.. yeleğinin cebinden çıkarttığı tespihi çekerken yerde duran yarım kalmış bir izmariti gözüne kestirdi.. çevresine baktı.. kimi kendi halinde volta atıyor kimi üçerli beşerli oturmuş bir köşede sohbete dalmışlardı.. kimsenin ona bakmadığından emin olduktan sonra usulca kalktı. beş altı adım ilerideki izmariti tedirgin bir hareketle alıp cebine soktu.. avluda bir kaç tur atıp aynı yere çöktü yine.. izmariti avucunun içinde saklayarak yakarken tekrar etrafına baktı. kimse farketmemişti.. dumanın tek zerresini ziyan etmeden derin nefeslerle izmariti bir çırpıda bitirdi.. gözleriyle başka bir izmarit arandı. yerlerde ölü böceklerden başka hiç birşey yoktu.. çevredeki tarlalardan rüzgarında etkisiyle hapishanenin avlusuna savrulan böceklerin kimi ters dönüp kanatlarını yere vura vura ölür kimininde üzerine basılırdı.. elindeki bitmiş sigara izmaritiyle hemen yanında çırpınan böceklerden birini düz çevirdi.. kalktı.. gözleri yerde ağır adımlarla voltaya koyuldu.. belki yarım bir izmarit, ya da çırpınan bir böcek bulma umuduyla..

levent yüksel - uçurtma bayramları

7 Eylül 2008 Pazar

sır..

6 Eylül 2008 Cumartesi


eğer kafan bozulmuş sigortaların atmışsa.. yanına bi kaç bira alıp şehrin tüm ışıklarını görebileceğin bi tepeye çıkıcaksın.. ben arabesk dinlemem falan demeyip takıcaksın en damar parçaları.. mutluluğun sırlarını yazanlarla bu konuyu görüşmek gerek.. listenin en başına almalılar bu eylemi.. her yer ışık.. yıldızlar da varsa sevişirler şehrin ışıklarıyla.. gökdelenler, binalar, caddeler, barlar, meyhaneler, envai çeşit haneler... hepsi ayaklarının altında..
oysa hiç bir ışık sana ait değildir o anda.. bi kaç biradan sonra sokak lambalarını sahiplenebilirsin en fazla.. sonra polis gelir.. çok sık uğrar öyle yerlere..
_burda içmek yasak!!
_tamam hemen gidiyorum..
_arabada içmek yasak!!
_tamam biralar burda kalsın..
_alkollü araç kullanmak yasak!!
_yürüyeyim o halde..
_buraya park etmek yasak!
_ebenin...
illaki alırlar sokak lambalarını senden.. nezarethanede lamba yoktur çoğu zaman.. bak orda mutlu olursun! cidden.. üzerine kilit vurulmuş bi insan kendini önemli hisseder, havalara girer..
_ulan ben neymişim be.. bütün ışıklar benimdi ama aldılar elimden.. bi çıkayım bi daha kaptırırmıyım onlara..
bunu da eklemeliler pembe kapaklı mutluluk kitaplarına..
lan googıl mutluluğun sırrı ne ulannn
Aradığınız - lan googıl mutluluğun sırrı ne ulannn - terimlerini içeren herhangi bir belge bulunamadı
mutluluğun sırrı
mutluluğun sırrı için yaklaşık 363.000 sonuçtan 1 - 10 arası sonuçlar (0,03 saniye)
363.000 sonuçtan hiçbiri sana ait değil..
tıpkı ışıklar gibi..

2 Eylül 2008 Salı

bilirsin
dilinin altında jilet çevirirken öpüşmek zordur
kanarsın
kan sıcaktır da üşütür adamı.
belki genzimizde biriken son cümle
vedadır..
bir vakit fena küfrederdik hani
alayının ciğerini deşerdik
usandım gayrı
ilk virajda dümeni çirkefe kıranlardan
heba oldu küfürler şimdi..
olur ya dönerim belki
ağzımda paslı bıcakla
kafa tutarız yine kan yağmurlarına