mürur-u zaman

5 Nisan 2010 Pazartesi

nasihat gibidir uzağınız, dudaklarınız, o ellerinizin hacivat gölgeleri, kitaplara yazılan parmak izleriniz.. belkiler, keşkeler, derken ukdeleriniz..

ay büyüyor uzağınızda, firari maviye kesiyor deniz, nasıl da çekiliyorum çeperinizden bilmezsiniz, su kırılır bilmezsiniz, taş büyür bilmezsiniz, nasıl da değişir birden iklim-i akdeniz..

ceplerimde kum, ceplerimde kum, sonra yine kum buluyorum yokluğunuzda, küskün kimyalar oynaşıyor kalahari kulaklarımda. sizse hercai bi’ serap gibisiniz. Ne çok vaadiniz var.. ne çok vaadiniz var, ne çok.



‘’öznemizde geçmiş zaman kipleri, origamiler.. mürur-u zaman sesleri’’



ne çabuk unutuyorsunuz.. ne çok, unutuyorsunuz... ah ne çok.. ceplerimde DO, ceplerimde RE, ceplerimde Mİ ölüleri.. rahmaninof, çakal sesleri, ceplerimde, acem aşiran mezarlık siluetleri sonra. çifte Sİ verilmiş bi’ gramofon gibisiniz oysa. parlıyorsunuz, kreşendonuz sarı-sepya.

yani bilirsiniz, nefes döner bilirsiniz, dil yerinden oynar, ses sese eklenir, hece vahye tutunur… derken sesliler, birden yaylılar, sonra bilirsiniz, aniden peyda olur cümle sayıklamalar…



‘’…öznemizde gizli bağlaç ekleri.. Mikadolar.. Tebdil-i mekân zafiyetleri..’’



SBC.

0 yorum: